The Secret’in asıl sırrı çözüldü mü
The Secret bütün eleştiri ve ciklet mualemesine rağmen kitap satış listelerinde en üst sırada yer alıyor. Haşmet Babaoğlu’na göre kitabın asıl sırrı ‘gibi felsefesi’ taşıması.
Haşmet Babaoğlu‘nun köşe yazısı
The Secret’in asıl sırrı
Çevreme bakıyorum da, Rhonda Byrne’nın The Secret/Sır adlı kitabının etkisi yayıldıkça yayılıyor.
Beş yıl önceki sevgilisinin fotoğrafını önüne koyup bakarak “geri gelmesi”ni umut edenler…
Her sabah ceket cebine yüklü miktarda uyduruk bir çek koyup evden çıkan ve yakın zamanda yerini gerçeğinin alacağından emin olanlar…
Sadece “pozitif” şeyler düşüneceğim diye yanında hastalıktan, dertten söz ettirmeyen bencil alıklar…
Daha neler neler var!
Kimisi açık açık yapıyor bunu kimisi de çaktırmadan. Adı da “sikrıt yapmak” olup çıkmış.
Birkaç ay önce bu konuda yazmaya kalkmış sonra uzun boylu eleştiriye girmekten vazgeçmiştim.
Öyle ya! Bu tür kitaplar taşıdıkları büyük iddiaya ve teorilerinin kapsayıcılığına rağmen okurlarıyla aslında bire bir ilişki kuruyordu.
Bir anlamda homopatik ilaçlara benziyorlardı. Hastalığa değil ama özel olarak o “hasta” ya derman olan ilaçlar gibiydiler. O yüzden okurla kitap arasına girmemek belki en iyisi diye düşünmüştüm.
Fakat gözlemlediğim The Secret çılgınlığı en azından bir nokta üzerine kesin sözcüklerle yazmaya itiyor beni.
Hangi nokta mı?
Asıl sır noktası… Okumaya devam et
The Secret’in önerilerine cevaplar!
Muhammed Bozdağ, bilimsel olguları İslami bakışla yorumlayan eserleriyle çok satan yazarlar arasında. Bozdağ, satış çılğınlığı doğuran The Secret’i safsata olarak nitelendirdi
Dr. Muhammed Bozdağ‘ın eleştiri yazısı
Modern safsata: Secret ya da çekim yasası
Bir süredir çok satanlar gurubundan bir kitap üzerine sorulara muhatap oluyorum. Okuyucularımız ve dostlarımız sıklıkla, bu kitaplar hakkında ne düşündüğümü soruyorlar. Bu tür sorulara tek tek cevap vermekten yoruldum, kitabı almak zorunda kaldım ve ilgilenen herkese topluca cevap vermek istiyorum:
Hükmümü baştan söyleyeyim: Secret ya da çekim yasası yaklaşımının izlediği macera, insanları ok gibi dinden imandan çıkarmanın, uyuşturmanın, delilik ölçeğinde bir hayalciliğe sürüklemenin ne denli kolaylaştığının göstergesi oldu. Herkes dilediği kurguyu yapabilir, üretebilir, ama yazarlık sorumluluk gerektirir. Bizlere düşen de doğruyu yanlıştan ayırabilmek ve hayatı yeni tanıyan kardeşlerimize doğru örnekler göstermek olmalıdır.
Kişisel gelişimle ilgili şu hususları dikkate almalıyız:
Bedava ve bedelsiz başarı yoktur. Her zafer azimli ve çoğu zaman yorucu çabalar gerektirir. Ahlaksız gelişim gerçek gelişim değildir. İnsan tanrı değildir ve yaratamaz. Düşüncenin hayalin filan yaratma kudreti yoktur. Ne olursa olsun bir kader planı içerisinde yaşıyoruz ve çalışan herkes bir başarıya ulaşabilirse de herkes dilediği her şeye bu dünyada ulaşamayacaktır. İnsanın huzuru servette, makamda değil, üstün kişilikte, temiz bir kalpte, çalışkanlıkta, Yaradanla dostlukla ahırete hazırlanmakta ve yardımlaşmakta saklıdır.
Üzerimde sorumluluk olduğunu anlıyorum ve malum kitaptan bazı önermeleri alıntılayarak aşağıda ele alarak cevaplıyorum:
Önerme: “İstediğiniz her şeyi elde edebilir, her şey olabilirsiniz.” “Seçtiğiniz şey ne olursa olsun ona sahip olabilirsiniz, hedefin büyüklüğü hiç önemli değil.” S.1
Cevap: Buna inanmak için akılsız olmak gerekir. Bu ülkede bir kişi cumhurbaşkanı olabilir. Herkes holding zengini olamaz. Zenginliğin de, makamların da bir sınırı vardır. Kimisi alacak, kimisi satacak, kimisi öğretecek kimisi öğrenecek, kimisi seçecek, kimisi seçilecek. İnsanlar bin bir türden rolün bulunduğu bulunmak zorunda olduğu bir sistem dahilinde çabalarına göre ve Ruhsal Zeka’da aktardığım bir kader planı çerçevesinde rol alır ve rollerini icra ederler. Herkesin her istediğinin dünyada olması imkânsızdır. Böyle bir sınırsızlık ancak maddi sabitliğin kaldırıldığı, mad Okumaya devam et
Mustafa Özcan Güneşdoğdu – Lafzı Muhkem
Kur’ân veya Kur’ân-ı Kerîm, İslâm peygamberi Okumaya devam et
Çizgilerle Hz. Muhammed’in hayatı
Türkiye’nin ilk çizgi roman siyer kitabı yayınlandı. Hazreti Muhammed’in hayatını Türkiye’de ilk kez çizgi hikâye tarzında işleyen kitap Muştu Yayınlarından çıktı.
Çizgilerle Sevgili Peygamberimizin Hayatı adlı kitabın metinlerini Orhan Sezgin ve Ensar Karadeniz kaleme alırken, resimlerini İsmail Abay çizdi. Hz. Muhammed’in Hayatı’nın ilk çizgi hikaye sunumu olduğu belirtilen kibatın dokuz aylık titiz bir çalışmanın ürünü olduğu belirtildi.
Kitap, çizim tarzıyla bugüne dek bu alanda yayınlanan benzer konulu eserlerden özgünlük içeriyor. Kullanılan renkler ve tarz, kitabı görsellik açısından da bugune dek çıkan benzerlerdinden farklı kılıyor.
Kitapta Peygamberimizin kutlu hayatını anlatmak için çizilen 500’e yakın resim yer alıyor. Resimlendirmeyle ilgili itikadi incelemelerin titizlikle yapıldığı belirtiliyor. Kitaptaki bazı sahneler, çocuklarımızın hafızalardan uzun süre silinmemesi hedeflenmiş.
Kitap, ikinci sınıf öğrencilerinden yedinci sınıf öğrencilerine dek hatta büyüklerin de ilgisini çekebilecek akıcı bir üslûba sahip. Kullanılan efektler ise metinle anlatılmayacak duyguları okuyucuya vermeyi amaçlıyor.
Kitapla ilgili teknik bilgiler ve sipariş şartları
Ayrıntılı bilgi için:
MUŞTU YAYINLARI
Bilgi tel: 0216 318 60 11
İlim Araştırma Serisi Kitaplar-Filmler – Ses kasetleri /Yasal ve Ücretsiz – Download – İndir
Not:Ürünler ücretsizdir.Herhangi bir ticari amac güdülmemektedir.Ürün sahibinin dağıtılma konusunda her hangi bir yasağı yoktur.>>>>>>Konuyu İnceleyiniz>>>> Okumaya devam et
Ortadoğu’da Bitmeyen Varoluş Mücadelesi
Medeniyetlerin beşiği Ortadoğu, son yüzyılını karışıklıklar içerisinde geçirdi. Osmanlı döneminin/yönetiminin ilk Dünya Savaşı ile son bulduğu coğrafya, sonu gelmeyen çekişmelerin odağı oldu. Bölgenin jeopolitik, stratejik ve ekonomik önemi dünyayı yönetme iddiasında olan süper güçleri Ortadoğu arenasına çekti. Bu dönemde ince ince dokunan Yahudi devleti projesi hayata geçirilmeye başlandı.
İki dünya savaşının kargaşası içerisinde Filistin’de iyice artan Yahudi nüfusu 1948 yılına gelindiğinde İngiltere ve Amerika’nın gölgesinde İsrail ismi ile devletleştirildi. Ardından savaşların, katliamların, göçlerin ardı arkası kesilmedi. Beş milyon Filistinli evlerini, yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Müslümanlar Filistin topraklarında kadın-erkek, yaşlı-genç başlattıkları İntifada’ya kadar, en ağır şekilde sindirilmeye çalışıldı. İntifada on yıllardır kan kaybetmekte olan Filistin için yeni bir diriliş oldu.
Filistin’de iki taraf arasında sonu gelmeyen “Barış/Uzlaşı Görüşmeleri”nin en önemli noktası KUDÜS oldu. KUDÜS taviz verilmeyecek bir bölge idi. Çünkü KUDÜS kutsal şehirdi ve mübarek kılınmıştı.
ZAFERİMİZ MÜBAREK OLSUN
“Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı tarihi zafer, Ümmet-i Muhammed’in önünde parlak bir ufuk açtı. Canımızı kurtarmaktan başka bir şey düşünemeyecek hale gelmişken, yeniden büyük fetih düşleri görmeye başladık. “Büyük İsrail projesi” karşısındaki edilgen halimizin yerini Kudüs Fatihi Sultan Selahaddin’in duruşu almaya başladı. İmanımız tazeleniyor, imanın sunduğu imkanları yeniden keşfediyoruz; inandıkça güçleniyoruz; güçlendikçe hedefi büyütüyoruz.
“Bu muharebeyi kazandık ama harp devam ediyor. Allah’ın ipine sımsıkı sarılırsak harbi de kazanabilir ve bütün İslam dünyasını küfrün pençelerinden kurtarabiliriz” diyoruz. Böyle demeyen, diyemeyen soru işaretleriyle boğuşup duran Müslümanlar da var maalesef. Emperyalistlerin hesaplarına öyle bir kusursuzluk, öyle bir mükemmellik, öyle bir yücelik atfediyor ki bunlar, Allah’a ve Onun meleklerine iman ettikleri hiç belli olmuyor. Yeni bir bedir’lerle nimetlendirilebileceğimi ve zaten nimetlendirildiğimizi idrak edemiyorlar. Allah’ın bahşettiği zaferleri ve ucunu gösterdiği daha büyük zaferleri göremiyorlar. Zafere öyle yabancılaştılar ki, görseler de tanıyamıyorlar.
Dikkat! Bu aymazlığın zafer şuurundan ağır bastığı yerlerde, kazanılan zaferlerin bereketi görülemez. Şükredeceksin zi nimet bereketlensin, çoğalsın, daim olsun.
Okumaya devam et
ZAFERİMİZ MÜBAREK OLSUN
“Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı tarihi zafer, Ümmet-i Muhammed’in önünde parlak bir ufuk açtı. Canımızı kurtarmaktan başka bir şey düşünemeyecek hale gelmişken, yeniden büyük fetih düşleri görmeye başladık. “Büyük İsrail projesi” karşısındaki edilgen halimizin yerini Kudüs Fatihi Sultan Selahaddin’in duruşu almaya başladı. İmanımız tazeleniyor, imanın sunduğu imkanları yeniden keşfediyoruz; inandıkça güçleniyoruz; güçlendikçe hedefi büyütüyoruz.
“Bu muharebeyi kazandık ama harp devam ediyor. Allah’ın ipine sımsıkı sarılırsak harbi de kazanabilir ve bütün İslam dünyasını küfrün pençelerinden kurtarabiliriz” diyoruz. Böyle demeyen, diyemeyen soru işaretleriyle boğuşup duran Müslümanlar da var maalesef. Emperyalistlerin hesaplarına öyle bir kusursuzluk, öyle bir mükemmellik, öyle bir yücelik atfediyor ki bunlar, Allah’a ve Onun meleklerine iman ettikleri hiç belli olmuyor. Yeni bir bedir’lerle nimetlendirilebileceğimi ve zaten nimetlendirildiğimizi idrak edemiyorlar. Allah’ın bahşettiği zaferleri ve ucunu gösterdiği daha büyük zaferleri göremiyorlar. Zafere öyle yabancılaştılar ki, görseler de tanıyamıyorlar.
Dikkat! Bu aymazlığın zafer şuurundan ağır bastığı yerlerde, kazanılan zaferlerin bereketi görülemez. Şükredeceksin zi nimet bereketlensin, çoğalsın, daim olsun.
Okumaya devam et
Filistin Davası’nın El Kitabı
FİLİSTİN HAKKINDA YANILGILAR
Karanlığa sövme bir mum yak!
Filistinli hem silahların, füzelerin hem de iftiraların hedefi oldu. Aslında her ikisi de aynı merkezden ateşlendi. Ama insanlar tarihi çarpıtarak, gerçekleri ters yüz ederek iftira kampanyası yürütenlerin kimler olduğunu tam kestirmeden Filistinlileri hedef alan antipropagandadan etkilendi ve bunu Filistin davasına bigane kalmanın, orada icra edilen vahşete göz yummanın gerekçesi olarak kullandılar. Hatta bir çokları daha ileri giderek ” yaptıklarının cezasını çekiyorlar” dediler. Bunu söyleyenlere, neye dayandıklarını sorsanız size verecekleri bir cevaplarının olmadığını görürsünüz. Oysa tutarlı bir bilgiye sahip olmaksızın mazlum ve mağdur bir halkı mahkum etmektense bilgilenip de konuşmak insan ahlak ve haysiyetine daha uygundur.
*Filistin neresidir?
*Filistinliler Osmanlıya ihanet ettiler mi?
*Yahudi göçmenlere kimler toprak sattı ve Filistin direnişinin bu konudaki tutumu ne oldu?
*Filistinliler şehadet eylemlerine neden ihtiyaç duyuyorlar ve bunlar birer “İntihar saldırısı” mıdır?
*Neden “Siviller” öldürülüyor ve siviller kimlerdir?
*HAMAS’ın kökü nereye dayanıyor?
Okumaya devam et
Allah’a Ismarladık Kudüs
Sefer Turan/ Pınar Yayıncılık
“Kudüs bizim kalbimizdir. Filistin bir bedense, bu bedenin kalbi Kudüs’tür. Bu şu demektir. Bizler Filistin dışında yaşıyor olabiliriz. Tarihi şartlar bunu böyle zorlamış olabilir. Ama her birimiz bir kalp taşıyoruz. Yani Kudüs’ü. Ve o kalbi yerinden söküp alabilecek bir güç yoktur” Doğrusunu söylersek Filistinli kadın her Filistinli gibi konuşuyordu! Filistin meselesi nasıl çözümlenir sorusuna herkes gibi onun da yanıtı yok..
Okumaya devam et
Filistin Hakkında Yanılgılar
Doğru teşhis ancak doğru bilgiyle mümkün olabilir. Ne yazık ki İslâm ümmeti izzet ve onurunu temsil eden otoritesinden mahrum bırakıldıktan sonra sadece coğrafyası ve siyasi mekanizması değil tarihi de başkalarının tahakkümü altına sokulmuştur. Bu tahakküm sebebiyle Müslümanlar birbirlerinden uzaklaştırılmış, kendi geçmişleriyle ilgili olarak birbirlerine karşı haksız suçlamalarda bulunmaya başlamışlardır. Böyle birbirlerini mahkûm etme yarışına girmeleri ise kendilerine en büyük zulmü yapan emperyalistlerin, işgalcilerin ve saldırganların aradan sıyrılıp çıkmasına sebep olmuştur.
Ne yazık ki Filistin halkı sadece topraklarının işgal edilmesi suretiyle değil tarihinin, geçmişinin, değerlerinin çarpıtılması suretiyle de haksızlığa uğratılmıştır. Okumaya devam et
Israil’in Kürt Kartı
İSRAİL’İN ORTADOĞU STRATEJİSİ VE
KÜRT DEVLETİ SENARYOLARI
Acrobat (pdf) | |
MS Word (rtf) | |
Satın Al |
ÖNSÖZ
Türkiye’de “Amerika’nın Kürt Kartı”ndan şimdiye dek çokça söz edildi. ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt hareketini destekleyerek Ortadoğu’da bir Kürt Devleti kurdurmak isteyip istemediği sorusu üzerinde ateşli tartışmalar yapıldı, yüzlerce makale, onlarca kitap yazıldı. Ancak Kürt sorununun siyasi boyutuyla ve özellikle de bir “Kürt Devleti Okumaya devam et